11 Ekim 2017 Çarşamba

Temessül ve Tecessüd


            Temessül ve Tecessüd

            ‘Şekil alan’ daha önemli olsa da, alınan şeklin de önemi kritiktir. Bilgiden olma, yeni bir bilgi olarak doğma, belirli bir şekil ve biçim alıp, işlevini sürdürme süreci ilginçtir. Gördüğümüz şekle göre anlarız kediyi, köpeği. Küçük ölçeklerde de, protonun zerrelerinden atom ve molekül düzeyine çıkınca da, şekil alma veya şekle girme çok önemlidir. Bu seneki, 2017 yılı, Nobel kimya ödülü, “DNA’da, ‘Peryot’ adı verilen genin, şekli bozulmadan inceleme yöntemi” keşfine verildi.(1) Söz konusu protein molekülü de karbon, hidrojen, oksijen ve nitrojen (azot) atomundan oluşur. Bilindiği gibi Peryot ve benzeri organik moleküllerin fonksiyonlarını, işlevlerini, belirleyen belirli şekilleri vardır ve bu şekiller kritik düzeyde önemlidir.  Hücrenin içindeki suyu ani soğutarak, kristalleşmeden camsı, ‘glassy’, bir durum almasını ve Peryot’un işlevinin incelenmesini sağlayan yöntem ödül aldı. Peryot geni günün belirli saatinde, hücrenin ‘protein yapan makinesine’, kendi ürettiği ve kodladığı bir ‘haberci molekül’ gönderir. Koda uygun üretilen molekülün miktarı, beyinde, günün belirli saatlerinde, artar ve belirli saatlerinde azalır. Azaldığında gündüz, çoğaldığında gecedir.

            Ayetlerde kısaca değinilen kavramlar, örneğin, ilmin, bilginin şekil alması, cisimlenip, maddeleşip bedenleşmesi gibi, bilimsel olarak kanıtlanır. Maddî ve materyal olmayanın şekil alması ‘temessül’, cisimlenmek, ‘tecessüd’, cesedlenmek ve ‘hıfz ediciler’ deyimleriyle yer alır. Bu kapsamda hıfz edicilerin özel bir yeri vardır. Bunların bilim ve tekniğin derinliğine vakıf olabilme özelliğine sahip olduğu açıklanır. Hafızanın bedene dönüşmesi gibi aklı zorlayan bir kavramdır. İnsan, bedeni var ama beden değildir, cisimlenen bilgi birikimidir, ilimdir. Her şey gibi insan da bilgisinin deposudur ve bu depoda bilgiden başka bir şey yoktur.

            “Ruh, nurunu setrettiği, örttüğü zaman nefis zulmeti gecesi; ruhun nuru tecelli ettiği zaman ruhun nurunun gündüzü oluşur. İlmin idraki örtündüğü zaman, şuur kapandığında, dalgınlık halinde nefsin, maddenin zulmet gecesi oluşur, insan karanlıkta kalır, çevresini veya çevresinde ne olup olmadığını bilemez, farkında olamaz. İlmin idraki ortaya çıkınca, şuur açılınca, anlayış ve idrakin parlaklığında ve aydınlığında, gündüz olur, her şey bilinir ve anlam kazanır. İdrak ve şuurun parlak ve sönük oluş hallerinin insanda buluşması durumunda, Rahmanın arşı olan kalbin vücudu zahir olmuş, ortaya çıkmış demektir. Çünkü kalp, nefis ile ruhun buluşmasından hâsıl olur. Kalbin bir yüzü ruha, Fuat kapısı olarak, bir yüzü de nefse, Sadır kapısı olarak, açılır. Kalp ruhtan bilgi ve hakikatleri alır. Kalp, nefis ile sırları hıfz eder, sırlanan ilmin maddeleşmiş halini, derinliğine inerek, ayrıntısıyla bilir. Nefis, sırları gizler, kaydeder ve hafızada saklar, hakikatin manaları bu yüzünde temessül eder, cisimlenir, bedenleşir, şekil alır, biçimlenir.” (92 Leyl,1) Nebi Aleyhisselâm: «Beni gören, yalnız beni görür, çünkü şeytan benim suretimle temessül edemez»  

            “Siz, Hakk’ın, ‘hıfz ediciler’inden, ilim yüklenebilen kuvvetlerinden oluştunuz. Siz, bu güç ve kuvvetlerin cisimlenmiş, şekil ve suret kazanmış, cisimleşmiş halisiniz. Bedenlerinizden sıyrılıp çıkmanız, soyunmanız halinde durum apaçık görünür. Suretlerinizin bir kısmı size sevap ve rahatlık veren ruhani latif kuvvetlerdir. Bir kısmı ise size azap veren cismani muzlim, zulmetli ve meçhul, suretlerdir. Cismani azalarınız, organlarınız hal lisanı ile sizin yaptıklarınızı hatırlar ve işlediklerinizi söyler. Hafıza semavi bir güçtür ve ruhun bedenden ayrılması halinde yapılanları ortaya koyar.”(6.61) Bedenleşenin son haline biz deriz, ya ilk hali?

            Bir atomda yoğun iletişim ve etkileşim içinde olan elektromanyetik ‘kuvvetler’ vardır. Bozonların içindeki yoğunluk nedeniyle atom kütle kazanmış sayılır. ‘Bilgi yüklenebilen kuvvetler’ sayesinde, üç dört atomun bir molekül oluşturması harika ve üstlendiği görev bir mucizedir. Önce 24 saatlik bir zaman kavramına göre kodlu diğer bir molekül üretip ‘hücrenin protein yapan makinesine’ haber göndermesi hafife alınıp geçilecek bir oluşum değildir. Ayrıca, insanın her organı ne zaman ne yaptığını açıklayabilir, böylece yaşanan süre boyunca her yapılan bilinebilir. Kişiler bir bütün olarak veya organları ayrıca iş yaparken, ileride her şeyin bilineceği bilinciyle yapmalıdır. Ortaya çıkacağının bilinmesi davranışları değiştirebilir. Herkes tarafından duyulacağından ve bilineceğinden emin olunduğunda saklı, gizli, kötü bir şey ne yapılır ne de söylenir. Dijital, elektronik bir ortamda, bir USB belleğinde olduğu gibi, kaydedilip saklanabilen olay ve eylemlerin tekraren izlenebilmesi, anlatılan ‘hıfz ediciler’ kavramına örnek gösterilebilir. İlmin bilgilerinin bir kısmı yazılım halinde biçimlenirken bir kısmı da donanım halinde şekil alır. Yazılım ve donanım, ruh ve beden insanda buluştuğu zaman kalp doğar ve her ikisini de cisimlenip, şekil alıp tüm halleriyle idrak eder ve yaşar.

            “İnsana iman, kalbin temessülü, nefsin tenevvürü, ruhun müşahedesiyle kökleşmiş olması halinde yararlı olur. Hakk’a teslim olmamış, sıfatın tecellisine, müşahede ederek, gözleyerek, alışmamış; Zatın şuhudu, uyanıklığı ile zevk almak amacıyla zat muhabbeti yapmamışlara iman yararlı olamaz. Kemale ermeyen, bilemeyen, kendine yazık eder, alacağı zevkten mahrum olur.” (6.158) Nefis sıfatlarından ve efal libaslarından soyunmanız halinde, semavi kuvvetlerle, meleklerin temessül edip etmemeleri halleriyle, imdadınıza yetişiriz. (8.9)      “Kalp, nefis hey'etiyle teşekkül edince, kalbin nasibi de nefsin nasibi suretinde temessül eder. Nefis, kalbe ram olursa, tabi olursa, şehvet iffete dönüşürse, kalp, nefsin huzurunu sağlamak amacıyla nefsin iyi, güzel, doğru ve meşru ihtiyaçlarını fazlasıyla karşılar. Böylece dünyevî ihtiyaçların yanında uhrevi zevkler de katlanarak yaşanır.” (11.15). Kalbi henüz temessül etmemiş olanda iman aranmayabilir.

            Halk edilen zatlara ve mahlûkların hakikatlerine bakılırsa, heykel ve suretlerin, şekil ve biçimlerin cesetlendiği, maddeleştiği ve hakikatine uygun bir şekilde cisimlendiği görülür. Her şeyin bir hakikati ve o şeyin mevcut olmasına sebep olan bir aslı, özü ve melekûtu, madde ve manası, vardır. Her şeyin bir vasfı ve mazharı demek olan bir zilli, gölgeleşmiş, maddeleşmiş hali vardır. Şeylerin kendisi ve cesetleri farklıdır ve bunlar secde edici halde temessül ve tecessüd eder, cisimlenir ve cesetlenir. (16.48) Herkes kendi kitabını okur. Ameller heyet ve suretleriyle temessül eyler. İnsanın nefsi, yaptığı şeyleri ayrıntılarıyla müşahede eder, gözlemler. (17.13,14) Veledin halk olunması için, ruhumuz Meryem'e güzel surette bir beşer olarak temessül etti. (19.17)

            Umarım, ilahi emirlere uygun okur, tefekkür eder, ibret alır, hıfz edicilerimizin bilim ve tekniğin derinliğine vakıf olabilme özelliğini kullanarak, kendimizi kalpten bilebiliriz.

(1) The Economist dergisi,  Print edition | Science and technology, Oct 5th 2017

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder